Korkutucu bir sessizlik evi sarmıştı. Kadın ürkek adımlarla odadan odaya dolaşıyordu. Bir şey arıyordu ama peşinde dolaşan gölgeden habersizdi. Kadın aradığını bulmaktan ümidini kesmiş ve
yorgun bir halde, pencere kenarındaki sandalyeye oturdu, dışarı bakmaya başladı. Peşinde dolaşan adam, kadının oturduğunu görünce saklandığı yerden çıktı. Ses yapmamaya çalışarak sırtı kendisine
dönük kadına yaklaşmaya başladı. Kadına iyice yaklaşınca yakalamak ister gibi ellerini kadının boynuna doğru uzatır. . . o anda kadın ani bir hisle geri döner, adam hiç vakit geçirmeden atılır, kadının sırtına vurur ve bağırır; " -Ebe ebe. " ve kaçmaya başlar.
* * * *
Adam yorgun argın koltuğa oturur; "-Tamam pes, sen kazandın, öldüm yorgunluktan. Saat kaç ?"
Kadın sakin sakin cevap verir; "-Saat 10. "
Adam "-10' mu iyi. "dedikten sonra birden bir şey hatırlayıp telaşlanır ; "-Ne !. . Olamaz. Paketleri bu gece yarısındaki uçağa yetiştiremezsem mahfoldum demektir, kesin kovulurum. "
-Ama sen karanlıktan korkarsın, fobin var.
-Bunu düşünmeye şimdi vaktim yok, kovulduğum zaman bol bol düşünürüm. Çabuk çabuk içeri odaya koyduğum paketleri getir.
Adam paketleri alıp, koşarak dışarı çıktı. Dışarı çıkar çıkmaz bir an tereddüt etti, karanlık fobisi onu geriye dönmesi için zorladı ama çaresizdi, devam etti yoluna.
* * * *
Adam elinde bir kaç paketle sakin sakin yürüyordu. Birden bulutlar çoğalıp ayı kapatmaya, karanlığı artırmaya başladı. Adam karanlıktan korktuğunu belli eder şekilde adımlarını sıklaştırdı, yürürken sürekli çevresine bakınmaya başladı.
Adam ürpertiyle, kararan göğe bakarken bir merdivenin altından geçti. bunu uğursuzluk sayardı, korktu uzaklaşırken tekrar tekrar altından geçtiği merdivene baktı.
Korkusunu yenmek için ıslık çalmaya başladı ama ölüm marşını çaldığını farkedince sustu. Neşeli bir melodi hatırlamaya çalışırken önünden bir karakedi geçti. Hemen durdu, endişeyle
çevreye baktı, sonra tekrar yürümeye başladıBu kez ürkek adımlarla yürüyor ve sürekli sağa sola bakıp bir tehlike olup olmadığını kontrol ediyordu.
Bir köşeden iki adam çıkıp onun peşi sıra yürümeye başladı. Gece serindi ama adam yanaklarına doğru soğuk terlerin boşaldığını hissetti. Bir sonraki köşede peşindeki iki adama bir
adamın daha katıldı. Diğer iki adama boğuk bir sesle sordu ; "-saat kaç ?. "En iri yarı olanı ; "-10. 30. " dedi. Yeni gelen "-Vakit kaybetmeyelim, çabuk olalım. " dedi.
Adam arkadan gelen üç kişinin konuştuklarını duyunca hızlandı. Ayak seslerinden arkadakilerin de hızlandığını anladı, korkuyla titredi. Yeni gelen adamın sesini tekrar duydu ; "-haydi biraz hızlanın. "
Adam yorgundu ama peşindekiler hızlanınca o da hızlandı, korkusuiyice arttı, peşindeydiler, yetişmek üzereydiler telaşlandı elindeki paketlerden biri düştü. Can derdine düşmüştü, paketi almak için duraklamadı bile.
Arkadan tekrar bir ses duydu ; "-Yetişemeyeceğiz koşalım. "
Adam da koştu koştu, paketlerden biri daha düştü, kan ter içinde kalmıştı. Mesafeyi biraz açmıştı ama yorgunluktan bitmişti. Paketlerden biri eksik olunca diğerlerinin önemi olmadığını düşündü, artık işten kovulmak filan önemsizdi, daha hızlı koşmak için elinde kalan paketleri de fırlatıp attı ve koşmaya devam etti. Fakat birden ayağı bir taşa takılıp düştü, dehşete kapıldı. Üç adam koşarak geliyordu. Kalkmaya çalıştı ama telaştan tekrar düştü. Üç adam yetişmişti, kaçamayacağını anlamıştı. Korkuyla gelenlerin yüzlerine baktı, yüzlerinde insaftan eser göremeyince, ümitsizce acı bir çığlık attı.
Adamlar garipseyerek ona baktılar sonra aynı boğuk sesi duydu ; -"Sarhoş galiba. " diğeri devam etti; "-Boş ver onunla oyalanacak vaktimiz yok, nerdeyse başlayacak Galatasaray-Monako maçı. " "-Ne dersin deplasmanda yenebilir mi ? Rakip nede olsa Avrupa takımı. "
Üç adam maçı tartışarak koşup gittiler. Onlar gidince yerdeki adam yarı şaşkın yarı sevinçli ayağa kalktı. Bir süre hızlı nefes alışlarla adamların peşisıra baktı, heyacanını yatıştırmaya
çalıştı, alnındaki terleri sildi.
Sendeleyerek ara sokaklardan birine daldı. Ana caddelerde yine birileriyle karşılaşmaktan korkmuştu.
* * * *
Ay hafifçe bulutların arasından sıyrıldı. Adam loş sokaklarda evlerin gölgesine sığınarak yürümeye başladı. Bir evin duvarına nerdeyse sürünerek giderken kararlı, sert bir sesle olduğu yerde kaldı ;
-Dur!. .
Sesin nereden geldiğini anlayamamıştı, aynı ses bu kez öfkeli bir tonla haykırdı ;
-Kaldır ellerini
Titreyerek kaldırdı ellerini
-Ya paranı ya canını.
Telaşla ceplerini aramaya başladı, bir türlü cüzdanını bulamıyordu.
Demek paranı vermeyeceksin
Korkuyla araştırırken iç cebinde buldu cüzdanı, çıkarmaya çalışırken aynı sesi duydu
-Öyleyse geber
Cüzdanı çıkardı ama geç kalmıştı, iki el silah sesi duydu, ayaklarının bağının çözüldüğünü hissetti, yere yığıldı.
Aynı ses bir kahkaha attı ama kahkahası bir çıt sesiyle kesildi. Yere yığılan adamın bulunduğu evin penceresinden bir ses geldi ;
-Hanım yine gangster filmi varmış, kapattım televizyonu.
Adam yığıldığı yerden bir yarası olup olmadığını kontrol ederek kalktı, sapasağlamdı, bir"-ohh!. . "çekti, üstünü başını çırpıp yeniden yürümeye başladı.
* * * *
Henüz iki sokak geçmiştiki birden yerde dev bir köpek gölgesi gördü, sallana sallana yaklaşıyordu. Her an köşeyi dönüp karşısına çıkabilirdi. Sağına soluna baktı, kaçabileceği yer yoktu. Kaçmayı denese bile başaramayacağını düşündü, korkusu arttı ama yine de kaçmaya başladı. O anda da köpeğin köşeyi döndüğünü gördü. Birden şaşkınlıkla durdu; gölgesi kocaman olan köpek küçük bir yavruydu.
Adam kendisine ecel terleri döktüren bu yavru köpeğe öfkeyle bir tekme savurdu, tekmesi isabet etmedi. Yavru köpek havlayarak kaçtı. Yavru köpeğin kaçtığı taraftan onun annesi olduğu anlaşılan iri yarı bir köpek çıkarak adamı kovalamaya başladı. Bir süre kovaladıktan sonra adamın peşini bırakıp yavrusunun yanına döndü.
Köpeğin döndüğünü görmeyen adam kaçmaya devam ediyordu.
Adam yorulana kadar koştu. Köpeğin, peşini bıraktığını anlayınca oturup nefeslendi.
* * * *
Adam bu kez de ara sokakların karanlığından korkmuştu. Hemen ana caddeye yöneldi, yürümeye başladı. Tam bir polisin yanından geçiyordu ki, ilerdeki sokak lambasının altında dikilen bir kıza iri yarı bir adamın saldırdığını gördü. Polis o taraftan geliyordu. Fakat polisin hareketlerinde bir telaş yoktu. Adam şaşkınlık içinde olaya bakarken, kız adamın elinden kurtulup çantasından bir silah çıkarmayı başardı. Saldırgan tekrar atıldı kızın silah tutan elini
bileğinden yakaladı. Kuvvetli bir iki silkeleyişle kızın elindeki silahı fırlattı. Silah polisle adamın yanına kadar savrulmuştu.
Adam korkudan kısılmış bir sesle polise seslendi ;
-Yardım etsenize.
Polis alaylı bir şekilde güldü ;
-Yardıma gerek yok, o tek başına da kızı öldürebilir.
Polis daha sonra adamın şaşkın bakışları arasında yürüyüp gitti.
Adamın şaşkınlığı sürerken, kız saldırganın bir tokatıyla yere yuvarlandı. Saldırgan yerdeki kızın üstüne giderken belinden bir bıçak çıkardı. Onları seyreden adam kızın korku içinde attığı
çığlıkla kendine geldi, ayaklarının dibine düşmüş olan aldı ve kızı öldürmek üzere olan saldırgana çevirdi, tetiğe bastı. . .
Saldırgan, hiç bir şey olmamış gibi ayakta duruyor, şaşkın ona bakıyordu. Adam bir daha ateş etti, bir daha bir daha. Kurşunu bitmişti ama saldırgana bir şey olmamıştı. Üstelik elindeki
bıçakla öfkeli bir şekilde üzerine geliyordu. Yerdeki kız ise oturmuş rahat bir vaziyette onları seyrediyordu. Eli bıçaklı adam karşısına gelince kanlı dişlerini göstererek bağırmaya başladı.
Ne söylediği anlaşılmıyordu ama öfkesi gözlerinden okunuyordu. Adam vampirlere inanmıyordu ama karşısındaki adamın kanlı, koca koca dişlerini görünce dizleri tutmadı olduğu yere yığıldı.
Saldırgan uzandı elindeki silahı aldı, ağzından kanlı dişleri çıkardıktan sonra bu kez anlaşılır bir sesle bağırdı ;
-Ne yaptığını sanıyorsun sen, şurda rahatça bir film çeviremeyecek miyiz ? Üstelik tabancadaki tüm kurusıkıları harcamışsın!. .
Filmi çeken diğer adamlarda köşeyi dönüp gelmiş adama bağırmaya başlamışlardı, adam ayağa kalktı, topuğunun üstünde geriye döndü, silah sesini duyup gelen az önceki polisin bıyık
altından gülerek kendisine baktığını görünce başıyla selam verdi, yanından geçip sakince yürümeye başladı, filmciler hala arkasından bağrışıyordu.
Adam başka bir caddeye dönünce, ağzıyla rüzgar uğultusunu andıran korkunç bir ses çıkarmaya başladı, duvara dayalı bir merdivenin altından geçti, önünden geçen kara kediye tekme attı,
karşısına çıkan bir köpeği korkuttu. Yanından geçtiği çocuk parkına girdi, kaydıraçtan kaydı, parktan çıkarken gördüğü sarhoşun yanından sallanarak geçerken seslendi ; "-İyi geceler hık. . .
birader hık. . . " diye, sarhoş taklidi yaptıktan sonra caddeye çıktı, bir şarkıyı ıslıkla çalarak, neşeli adımlarla, kah zıplayıp, kah oynayarak evine doğru yürümeye başladı.
Ahmet Ünal ÇAM