Semum bir tür ateştir.
“Andolsun ki biz, insanı pişmemiş çamurdan, kokuşmuş cıvık balçıktan
yarattık. Cân’nı da (insandan) daha önce semûm ateşinden yarattık.” (Hicr,
26-27) buyurur. Ayetten anlaşıldığı gibi Cân, insanoğlundan önce yaratılmıştır.
İnsanın yaratılışının, kainattın yaratılışında son halka olduğu düşünülürse, Cân
sondan bir önceki halka olarak yaratılmıştır.
Ayetteki “semûm ateşi” hususunda, bazıları, “Bu, ateşin alevidir.” demişler;
bazıları da “O, öldürücü derecede sıcak olan sam rüzgarıdır.” demişlerdir.
Önceki ayetin de yardımı ile, İbareden anlaşılan bunun bir çeşit ateş olduğudur.
Fakat, bedenin gözeneklerine, yani derideki o küçücük deliklere nüfuz edip,
içine işlediği için buna, “semûm” ismi verilmiştir.
İnsanın içine işleyen
rüzgara da bu yüzden “sam rüzgarı” denmiştir. Bir rivayette, “Semûm, dumansız
ateştir. Yıldızlar da bu ateşten yaratılır.” denmiştirki, bu, “semum ateşi” ile
geçen ayetteki “ateşin mârici”’nin aynı olduğunu gösterir. Buna göre aynı şeyi
anlatan bu kelimelerden biri, o ateşin yalın, saf ve dumansız bir ateş olduğunu,
diğeri de yakıcı ve kavurucu olduğunu anlatmış olur.
Âlûsî “semum ateşi”ni,
“fevkalade hararetli ateş” diye tefsir ederken buna işaret etmektedir.
Bazı hadislerde Cân’nın yaratıldığı ateşin, bildiğimiz ateşlerden çok daha
sıcak olduğu bildirilmektedir. Ebu Davud et-Tayalisî’nin İbn Mes’ud(r.a.)’dan
naklettiği bir hadise göre, “Bu (dünyada gördüğümüz) ateşler, Cân’nın
yaratıldığı ateşten yetmiş kat daha hafiftir.”